Orta okulda gördüğüm ve çok beğendiğim bir kız vardı. Gerçek adının hala ne olduğunu bilmediğim bi kız. Çekingen biri olduğum için okulda yanına gidip konuşma cesaretim hiç olmamıştı. Konuşmak için tek ümidim vardı o da okul çıkışında bi yerde rast gelip konuşmaktı. Ben okuldan çıkınca mendil satıyordum ve belki kızla karşılaşırız ümidiyle kızın oturduğu sitenin yakınlarında satmaya çalışıyordum. Site güvenlik ordusuyla dolu olduğu için etrafında dolandığım görülünce yaka paça uzaklaştırılıyordum.
Kızla hiç konuşamadan ortaokul öylece geçti. Yazın ben yine her zaman giydiğim yamalı kıyafetlerimle mendil satıyordum. Giydiğim kıyafet uzun kolluydu ve başka giyecek bir şeyim yoktu. Kışında onu giyeceğim için kollarını kesmek gibi bir lüksüm yoktu. Terliyordum, birden o kızı gördüm. Bakkalın önünde sevgilisi ile birlikte bekliyordu. Sevgilisi de bizim okuldaki popüler çocuklardan biri tabi. Cebinden 50 lira çıkartmıştı kıza ve kendine dondurma alıyordu. O ara adamın çocuğa verdiği para üstüne mi, dondurmaya mı yoksa kıza mı bakacağımı şaşırmıştım ama ben kızı seçmiştim. O sıcakta o dondurma yerine kızla konuşabilmeyi tercih ederdim. O para üstüyle babama para vermek yerine kızla 1-2 cümle konuşabilmek isterdim. O an gözlerim doldu. Beni o halde görmemesi için hızlı hızlı uzaklaştım oradan. Ertesi gün hava yine sıcaktı ve babam sabah erkenden dışarı atmıştı beni. Önceki gün yeteri kadar mendil satamadığım için dayak yemiştim ve yemek yememiştim. O sıcakta karnım aç bir şekilde mendil satmaya çalışırken kızın sevgilisi ile karşılaştım. Yanında da üç arkadaşı vardı. “sen benim sevgilime mi bakıyordun!“ diyerek beni dövdüler. Mendillerimi ve paramı da aldılar. Suratım şiş bir şekilde ayağı kalktım biraz yürüdükten sonra 5 kişilik bir gurupla onu gördüm yine. Az önce beni hırpalayan çocuklar ve benim sevdiğim kız ile oturmuşlar yemek yiyorlardı. Kız bir an beni görür gibi oldu. Utancımdan hemen arkamı dönüp koştum ve ağlayarak eve gittim. Eve gittiğimde param parça olan gururum yada çocuklardan yemiş olduğum dayak önemli değildi asıl babamdan yiyeceğim dayak önemliydi..
Eve ağlayarak girdim ve sigara içen babamın yanına oturdum. Ne bekliyordum bilmiyorum, sağlıklı düşünemiyordum. Zaten çocuktum belki babamın teselli etmesi gibi umutlarım vardı. Babam birden “zırlama“ dedi ve suratıma bi tokat patlattı. “sattın mı?“ dedi. Beni dövdüklerini söylediğimde çocuklardan yediğim dayaktan daha kötü dayak yedim. Keşke sadece dövmüş olsaydı. Sigara içiyordu demiştim ya işte o sigaranın izi şu anda bile duruyor omuzumda. 1-2 saat yerde ağladım. Ağızımdan burnumdan kan damlarken babam önüme mendil attı. Burnumu silmem için değil tabi, satmam için..
Ertesi gün uyandım ve yine yemek yemeden aç bi şekilde sokağa atıldım. Bana kimseden hayır yoktu aslında. Mendillerin hepsini satsam bile babama 20 lira götürebilecektim ama ben o günün akşam babama 110 lira götürmüştüm ve mendilleri de satmamıştım.. Bankta oturan yaşlı bi teyzenin çantası almıştım. Cüzdanındaki parayı babama götürmüş, telefonunu da orda çakma telefon satan adama okutup parasıyla pazardan yeni kıyafet almıştım. O gün babama parayı verince hiç beklemediğim bir şey oldu. Belki de hayatımın en güzel anıydı. Babam başımı okşadı ‘‘isteyince oluyormuş değil mi’’ dedi. Evet isteyince oluyormuş..
Ortaokul bitti. O yazı mendil satarak ve dalgın insanlara karşı cepçilik yaparak geçirdim. Hatta kendi cebime koyacak kadar bile para topluyordum. Zaten hemen her gün aç uyuyordum zayıf, kısa boylu bi çocuktum. Yaşımdan küçük gösteriyordum haliyle. Lise için üniformamı bile almıştım kendime. Tabi biriktirdiğim bütün parayı üniformaya vererek.
Okulun açılış gününde çömez olduğum için pek tanıdığım yoktu. Fakat tanıdık bir yüz görüyordum. O kız her zamanki gibi güzelliğiyle servisten iniyordu. Bense seneye de giyerim ümidiyle aldığım 3 beden büyük üniformayı, minibüse kaçak binerek gelmiştim. Kız okulda yemeğini yiyip okuldan sonra arkadaşlarıyla geziyordu bense mendil satmaya devam ediyordum. Kızla aynı sınıfta değildik fakat arada karşılaşıyorduk. Neredeyse her karşılaşmamızda bana acıyan gözlerle bakıyordu. Ortaokulda bir kere müdür yardımcısı bana bağırmıştı ve kızda o sırada bizi duymuştu. Okul için para götürmem gerekiyordu fakat okulda kendime su bile alacak param yoktu. Suyu boşverin bütün ortaokul boyunca aynı defteri kullanmıştım. Müdür yardımcısı sanki milletin içinde rencide etmek için ‘’paran yoksa okuma gir bi işe çalış’’ diyordu. Orospu çocuğu beni mendil satarken daha önce gördüğü halde böyle söylüyordu.. Kız sanki hep o günü hatırlıyordu karşılaştığımızda. Para vereyim de karnını doyur diyen gözlerle bakıyordu bana.
Liseye yavaş yavaş alışıyor ve para biriktiriyordum. Hatta kantinden bir şeyler alma fırsatım bile oluyordu. Okulda arkadaşım yoktu. İçine kapanık, hep ezilmiş biri olarak sessiz sakin geçiniyordum. Sınıftakiler arada benimle dalga geçiyordu ben yine ses etmiyordum. Bir gün sınıf başkanı geldi ve bilmem nere için ‘’10 lira toplayacağım hepinizden’’ dedi. Bende 10 lira ne arar amına koyim. Müdür yardımcısının odasına gittim. ‘’Hocam 10 lira istemişsiniz benim durumum müsait değil’’ dedim. ‘’öyle bir şey istemedik’’ dedi. Sınıf başkanını çağırttı hemen. Bunu bir güzel azarladı ve bana da ‘’böyle bir şey bir daha olursa getiriyorsun okuldan atıyorum bunu’’ dedi. O an şaşırmıştım sınıf başkanı bizim çift dikiş serserinin tekiydi. Sınıftaki herkesten 10 tl ne amına koyayım! Arabamı alacaktı bu çocuk.. O gün okul çıkışı bu sıkıştırdı tabi beni ‘’niye şikâyet ediyorsun lan!’’ dedi ve bir güzel dövdü kuytu bir yerde. Tam arkasını dönmüş giderken yediğim dayağın hırsıyla ‘’artık nereye kadar lan!’’ diyerek bunu boynundan yakaladım ve burnuna yumruk attım. Artık dayak yeme faslından sıkılmıştım ve dayak atmalıydım. O dayak atma bir müddet sonra kavgaya, kavgadan da sonra tekrar dayak yemeye dönmüştü ama ona karşılık verebilmek bile bana yetmişti.
Ertesi gün yüzüm şiş bir şekilde okula gittim. Sınıfa girdiğimde çift dikiş ve kopilleri bana bakarak sırıtmaya başladı ve güldüler. Ben yine sınıfın eziği olduğum için ses çıkartamadım. Hoca girdi ve bir şeyler anlatmaya başladı. Konu kromozomlardı ve bilmem kaç kromozom down sendromudur dedi hoca. Bizim çift dikiş hemen atladı ve ‘’murat gibiler mi hocam’’ dedi. Sınıfın tümü geri zekâlı dolu olduğu için hepsi salak salak gülmeye başladı. Bende yerin dibine girmiştim tabi. Onlar beni nerden anlayacaklardı. Onlar apartman dairelerinde kalıyordu ben bodrum katındaki küflü halısı bile olmayan bir evde kalıyordum. Onların babaları harçlık veriyordu benim babam kazandığım parayı elinden alıyordu. Onların kendilerine ait odaları vardı, benimkinde böcekler cirit atıyordu. Onlar sıcak yataklarında uyuyorlardı, ben yer yatağında. Onlar üç öğün yemek yerken, ben kuru ekmekle karnımı doyuruyordum çoğu zaman. Onlar benim gibi dışlanmamışlardı. Rezil olacağım diye biriyle gel takılalım bile diyemiyordum. Bir kafeye otursak en fazla bir çay içebilirdim zaten.
Sınıftan çıktım ve kızı gördüm 2. sınıftan bir çocukla gülüşüyordu. Boylu poslu çocuğu görünce ister istemez aşağılık kompleksine girdim. Kızla yine göz göze gelmemek için tuvalete girdim. Tuvalette bizim çift dikiş sigara içiyordu. Hiç muhatap olmadım elimi yıkadım. Bu geldi yanıma ‘’sigara ister misin’’ dedi dalga geçer gibi. Sanki dün beni döven çocuk başkasıydı, sanki demin sınıfta benimle dalga geçen başka çocuktu.. Yine de tamam dedim ilk defa sigara içiyordum. Sigarayı dönmeye başladık. Ben öksürüyor içime bile çekemiyordum. Bu ayının yanında süt çocuğu gibi kalıyordum. Çift dikiş bir yandan sırıtıyor bi yandan arayı düzeltmeye çalışıyor gibiydi. Bende hiç gururumu göklerde tutmaya çalışmadım. Sonuçta taşşaklı biri işime yarardı. Bununla zaman içinde hafif bi samimiyet kurduk. Teneffüste beraber sigara içip okulda mal mal geziyorduk. Aynı sırada oturmaya başladık. Bunun kopilleriyle arkadaş bile oldum. Ben hep tek başıma kaldığım için bu durumdan şikâyetim yoktu. Beraber oturup gülebileceğim 1-2 kişi vardı en nihayetinde.
Devamı bir sonraki hafta..